5 Eylül 2014 Cuma

KralKatili Günceleri


MERHABA

Merhaba. Bugün size çok beğendiğim bi seriyi tanıtacağım. Seriyi tanıtmaya geçmeden önce size serinin girdiği roman türünü anlatmak istiyorum(tavsiye Gürhan abi). Fantastik edebiyat türünü mutlaka duymuşsunuzdur ama çokta ilginizi çekip baktığınızı sanmıyorum (örnek:annem :D) Sözcüğün etimolojisi yunanca bir kelime olan Phantasia yani hayaldir. Phantasia kelimesinden türemiş bir sürü kelime vardır (hayalet, hayal edebilme yeteneği vb.) Fantastik edebiyat okuyucularının çoğunluğunun da söyleyeceği gibi fantastik edebiyatı hayata getiren yazar J.R.R. Tolkien'dir. Tolkien çoğunuzun bildiği gibi Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit kitaplarının yazarıdır. Tolkien aynı zamanda ilk defa haritalı (başka bir dünyanın haritası) roman yazan kişidir. Birsürü yazar fantastiğin tanımı hakkında farklı farklı şeyler söylemiştir. Todorov fantastiğin okuyucunun olayları doğaüstü ya da doğal şeyler olarak görmesi olarak tanımlamıştır. Eğer okuyucu olayların doğaüstü olduğunu düşünüyorsa o zaman öykü fantastiktir diyor. Lovercraft ise başka bişi söylüyor fantastik hakkında. Fantastik masalı, yazarın niyetinden çok, uyandırdığı heyecan yoğunluğuna göre değerlendirmeliyiz. Okuyucu derin bir korku ve terör duygusuna kapılıyorsa ve alışılmamış güçlerin varlığını duyuyorsa o masal fantastiktir diyor.

FANTASTİK

Sizi biraz daha fantastik hakkında bilgilendirdikten sonra seriyi anlatmaya geçeceğim. Işin aslı şu ki, fantastik edebiyat sınır çizilmesi zor bir edebi alan. Bana kalırsa hem Todorov'un hemde Lovercraft'ın söyledikleri doğru. Ama yinede fantastik edebiyatı tamamen tanımlamıyor. Fantastik edebiyata giren en tanınmış eserlerden biri Alice in Wonderland'dir. Bana kalırsa fantastik denilen şey gerçek ve hayalin birbirine karışmasıdır. Genelde birine bir kitap anlatırken fantastik diyince insanlar önyargıya kapılıyorlar ve kitabın gençler için olduğunu düşünüp okumaya değmiyeceğine karar veriyorlar. Lütfen bunu yapmayın. Çünkü fantastik eserler bence hak ettikleri ilgiyi almıyorlar. Içinizden kaçınız Yüzüklerin Efendisi okudu? Ya da D&R da fantastik eserler bölümüne gidip nasıl eserler vamış diye baktı? Lütfen bir ara bir kitapçıya gidip fantastik bölüme bakın. Bütün fantastikler güzeldir demiyorum. Bana kalırsa çok az yazar güzel fantastik yazabiliyor.  Ama güzel yazılan bir fantastik eser kesinlikle okumaya değer bence. Çünkü bana kalırsa fantastik eserler insanın hayal gücünü geliştiriyor ve ben ne zaman güzel bir fantastik eser okusam o yazarın hayal gücünün büyüklüğüne(büyüklük tam doğru sıfat değil sanırım) şaşırıyorum. Size bir kaç eser/seri söyliyeceğim kitapçıya gittiğinizde bakın. Yüzüklerin Efendisi (Lord of the Rings)/J.R.R. Tolkien , Hobbit/J.R.R. Tolkien, Eragon/Christopher Paolini , Taht Oyunları (Game of Thrones/George R.R. Martin , Harry Potter/J.K. Rowling, Percy Jackson ve Olimposlular/Rick Riordan, Narnia Günlükleri/C.S. Lewis vb. Sunum sonrasında bu kitaplar hakkında da soru sorabilirsiniz. Çoğunu okudum. Fantastik hakkında bu kadar konuşmanın yeterli olduğunu düşünüyorum. Sunum sonrasında daha ayrıntılı konuşabilirim sizle.

KİTAP KAPAĞI

I have stolen princesses back from sleeping barrow kings. I burned down the town of Trebon. I have spent the night with Felurian and left with both my sanity and my life. I was expelled from the University at a younger age than most people are allowed in. I tread paths by moonlight that others fear to speak of during day. I have talked to Gods, loved women, and written songs that make the minstrels weep.
You may have heard of me.

PATRİCK ROTHFUSS

Öncelikle size biraz yazardan bahsetmek istiyorum. 9 sene boyunca hasta psikolojisi ve kimya mühendisliği gibi farklı farklı dallarda Wisconsin Üniversitesinde öğrenim görmüş ve daha sonrada Master'ını Washington Eyalet Üniversitesinde yapmış. Serinin ilk kitabı olan Rüzgarın Adı'nı üniversite yıllarında yazmış. Ilham kaynakları üniversitede gördüğü dersler ve kişisel ilgileriyle hobileriymiş. Ikinci kitabı, birinci kitaptan daha kısa sürede yazsada, ikinci kitap kalınlığı nedeniyle daha uzun sürede basım işleminden geçmiş. Ayrıca Patrick Rothfuss'un kendine ait web sitesi ve blogu var. Göz atmak isterseniz linkleri bunlar: patrickrothfuss.com blog.patrickrothfuss.com

3 KİTABIN GENEL KONUSU

Kitapın kapağındanda anlıyabileceğiniz gibi kitap Kvothe(Kıvoth) adındaki karakteri konu alıyor. Bu karakter aynı zamanda sonradan adını değiştirip Kote yapan hancı. Kitap Kote'nin Kvothe olarak bilindiği zamanlarda yaşadığı maceraları anlatıyor. Bir çeşit biyografi yani. Kitap Kvoth'un ağzından anlatılyor ve Tarihçi tarafından kaleme alınıyor. Size biraz Kvothe'u tanıtayım. Kvothe bir kumpanyacı ve çocukluğunu kumpanyada geçirmiş biri. Küçük yaşta oyun ezberleme çalışmaları sayesinde çok güçlü bir hafızası var ve çok iyi bir oyuncu. Aynı zamanda çok iyi lavta çalıyor ve lavtası onun için çok önemli. Yeterince büyüdüğüne inandığı zaman Üniversiteye girmek üzere yola çıkıyor ve Üniversiteye kaydoluyor. Uzun lafın kısası çoğu insanın başarabileceği şeylerin üstesinde şeyler yapıyor.

KİTAP 1:RÜZGARIN ADI

1. kitapta çok güzel ve etkileyici bölümler vardı. Kvothe çocukken çok travmatik bir olay yaşıyor ve bu travmanın ardından bir süre tek başına bir ormanda yaşıyor. Ormanda geçirdiği süre boyunca yanında sadece lavtası var ve müziğe çok bağlı olduğu için sürekli şarkılar çalıyor ve söylüyor. Yeni bir sürü şarkı besteliyor ve bestelediği şarkıların isimleri o sırada etrafında olan şeyler. Mesela akan suyun şırıltısı, esen rüzgarın mırıltısı gibi şeyler. Bu süreçte lavtasının teli kopuyor ve Kvothe çok zaman geçmeden 6 telli lavta çalmayı öğreniyor. (Bunu öğrenmesinin sonraki zamanlarda ona yararı olacak.) Annemle konuşurken annem bu travmatik olayın  ne olduğunu öğrenmekte çok ısrar etti fakat söylemiyeceğimi söyledim ona. Aynı cevap sizde de geçerli. Artık okursunuz diye düşünüyorum. Ayrıca Kvothe'un hayatında bir kadın var. Adı Denna. Fakat sürekli isim değiştiriyor. Denna'nın kim olduğuyla ilgili pek bişi söylemiyor yazar. Sadece ne zaman Kvothe onu bulmaktan umudu kesiyor o zaman karşısına çıkıyor. Kitabın geçtiği zaman baruttan önce yani orta çağ fakat kimya (simya) ilerlemiş durumda. Yinede Güneş sistemi ve Ay hakkında pek bi fikirleri yok. Iki farklı zaman akışı var. Biri Kvothe'un hikayeyi anlattığı zaman diğeride Kvothe'un hayat akışı.Eğer satır aralarını okursanız, Orta Çağ Avrupası’na dair belli başlı gönderme ve eleştirileri görmek mümkün. Tanrı Tehlu’nun kilisesinin ve rahiplerinin tutumu, rüşvet almaları ve zayıflara karşı ilgisizliğiyle Orta Çağ Kilisesi’ne göndermeler söz konusu. Bir başka göndermeyse, yine aynı çağlarda öldürülen ya da fikirlerinden vazgeçmesi için zorlanan bilim adamlarına yapılan baskılardır. O zamanların insanının eleştirdiği ne varsa Rüzgârın Adı’nda, Tehlu Kilisesi’nde bunlar fantastik bir yapıyla can buluyor. Rothfuss’un evreninde, her ne kadar 200 yıl öncesinde kalmış olsa da, Gizemiye mensuplarının yakıldığını işitiyoruz. Sempati ve diğer alanları bir bilim dalı olarak aktarıyor. işte yüksek eğitimle tecrübe edilen bu bilgilerin halk tarafından büyücülük olarak adlandırılması sonucu, yaklaşık 200 yıl önce bu insanlar avlanarak yakılıyor.  Aslında sadece bizim dünyamızdaki bilim adamlarının idamlarına değil, göreceğiniz gibi, cadı avlarına da bir gönderme taşıyor eser.Eğer eseri bu yönleriyle ele alacak olursanız, sadece sizi neşelendirip hüzünlendiren bir kitap değil, özünde gerçekleri fantastik bir örtüyle sarmalayan bir taşlama olarak da görebilirsiniz.

KİTAP 2: BİLGE ADAMIN KORKUSU

Lütfen kitabın içeriğine ya da okunup okunmayacağına kitabın kalınlığına bakarak karar vermeyin. Kalın olabilir ama içeriği bence 1. kitaptan daha güzel. Bu kitapta benim hoşuma giden kısımlardan biri Adem insanları ve onların felsefe anlayışları. Kısaca Adem insanlarından bahsediyim. Ademler görünüş açısından benim hayalimde çekik gözlü olmasalarda felsefe anlayışları uzak doğu anlayışına benziyor. Ademler çok yüksek fiyata çalışan paralı askerler, fakat eğer onlardan yapmaları istenen şey Lethani anlayışlarına(felsefe anlayışları)  ters düşüyorsa bu işi kabul etmiyorlar. Bu Lethani anlayışı kitapta biraz daha net anlatılıyor(çokta net değil, benim hala tam anlayamadığım kısımları var). Belki siz okurasanız biraz daha iyi anlayıp bana da açıklayabilirsiniz. Bu kadar Lethani yeter. Kitapta aynı zamanda yoğun bir biçimde saray politikalarına göndermeler var. Mesela sarayın başının Kvothe'u sevmesine rağmen karısı (zengin aileden gelen soylu bir kadın) onun gitmesini istediği için ona karşı çıkamıyor ve bir anda herkesin Kvothe'a karşı tepkileri değişiyor. Saygı göstergesi olan yüzükler var ve (nerdeyse) bütün saray halkı o gün yüzüklerini Kvothe'dan geri istiyor.

KİTAP 3: TAŞ KAPILAR

Birde 3. kitap çıkacak. Bu seri zaten bir üçleme olarak tasarlanmış en başında. Üçleme olmasının sebebide Kvothe'un hayat hikayesinin ancak 3 güne sığacağını söylemesi. Tarihçi hiç kimsenin hikayesi üç gün sürecek kadar uzun olamaz diyor fakat Kvothe ya üç gün anlatırım ya hiç anlatmam diyor. 3. kitapta olacakları az çok tahmin edebiliyoruz. Kitapların arkasında yazan yazıakilerin bir kısmını yaptı bir kısmınıysa yapmadı henüz. Yazıyı tekrar okuyayım:
uyuyan höyük krallarından prenseler kaçırdım. Bunu henüz yapmadı. Trebon kasabsını yakıp kül ettim. Bunu yaptı. Felurianla bir gece geçirdim ve hem aklıma hemde canıma mukayyet olabildim. Bunuda yaptı. Çoğu insanın kabul edildiği yaştan küçük bir yaşta üniversiteden atıldım. Henüz atılmadı. Başkalarının gündüz gözüyle ağızlarına almaktan korktuğu yollardan ay şığı altıda geçtim. Henüz geçmedi. Tanrılarla konuştum. Daha konuşmadı. Kadınlar sevdim. Sevdi. Ve ozanları ağlatan şarkılar yazdım. Yazmış olabilir tam emin değilim.